-
1 diğer
-
2 diğer
п друго́й, ино́й; про́чийdiğer adamlar — ины́е лю́ди
diğer biri — не́кто друго́й, ино́й
diğer bir şekilde — в друго́й фо́рме
diğer bir tarzda — в друго́м ви́де
diğer tabirle — други́ми слова́ми
diğer taraftan — с друго́й стороны́
-
3 diğer
(ударение: díğer) друго́й* * *1.друго́й, ино́йdiğer adamlar — ины́е / други́е лю́ди
diğer tarzda — в друго́м ви́де
2.diğer tabirle — други́ми слова́ми
друго́йdiğerlerinden geçinmek — корми́ться за счёт други́х
diğerinin zararına — в уще́рб друго́му
biri, diğerini peşinden çeker — одно́ влечёт за собо́й друго́е
bu değil diğeri — не э́тот, [а] друго́й
-
4 другой
1) врз başka; diğer, ötekiон друго́й челове́к — o, başka adamdır
он сейча́с рабо́тает в друго́м ме́сте — şimdi başka bir yerde çalışıyor
возьми́ друго́й руко́й — öteki elinle tut
переводи́ть с одного́ языка́ на друго́й — bir dilden diğerine çevirmek
кто́-то друго́й — başka / diğer biri
соверше́нно друго́й — bambaşka
на другом берегу́ — karşı / öteki kıyıda
2) (второй, следующий) ertesi; gelecekна друго́й день — ertesi gün
в друго́й раз — gelecek sefer, bir dahaki sefere
3) → сущ., м başkası; öteki(si), öbürüвсю Москву́ объе́дешь - друго́го тако́го не найдёшь (о чём-л.) — Moskova'yı fırdolayı gezsen bir eşine rastlamazsın
4) (друго́е) → сущ., с başka şeyдруго́го быть не мо́жет — bundan başkası olamaz
5) (други́е) → сущ., мн. başkaları; eloğluзабо́титься / ду́мать о други́х — başkalarını düşünmek
жить за счёт други́х — başkalarının sırtından geçinmek
ты на други́х посмотри́! — eloğluna baksana!
••э́то друго́е дело — o başka
тогда́ друго́е де́ло — o zaman iş değişir
други́ми слова́ми — başka bir deyişle
и тот и друго́й — (her) ikisi de
ни тот ни друго́й — ne biri ne öteki / diğeri
ни тот ни друго́й ничего́ не по́няли — ikisi de bir şey anlamadı
и в том и в друго́м слу́чае — her iki halde de
с друго́й стороны́ — öte / diğer yandan
-
5 andere
andere(r, s) pron1) ( verschieden) başka, ayrı, diğer, öteki, öbür;mit \anderen Worten yani, diğer bir deyişle;\andere Kleider anziehen başka giysi giymek, üstünü değiştirmek;ein \anderes Mal başka bir zaman;das ist etw \anderes bu başka [o ayrı] (bir) şeydir;kein \anderer başka hiç kimse;nichts \anderes als -den başka (hiç) bir şey;alles \andere als -den başka her şey;zum einen..., zum \anderen... bir yandan..., diğer yandan ise...;ich bin \anderer Meinung ben başka fikirdeyim;alle \anderen ötekilerin hepsi;es blieb mir nichts \anderes übrig yapacak başka bir şeyim kalmadı;es bleibt mir nichts \anderes übrig, als selbst hinzugehen oraya bizzat gitmekten başka çarem kalmadı;unter \anderem bunlardan başka;der eine oder \andere içlerinden biri;der eine..., der \andere... biri..., diğeri...;und vieles \andere mehr ve başka bir çok şey daha;es kam eins zum \anderen bir olayı başka bir olay izledi, olaylar arka arkaya geldi;jemand \anderes başka birisi;einer nach dem \anderen teker teker;eins nach dem \anderen sırayla;\andere Saiten aufziehen ( fig) gemini kısmak, sıkıya almak;sich eines \anderen besinnen fikrini değiştirmek2) ( folgend)von einem Tag auf den \anderen bir günden ötekine;am \anderen Morgen/Tag ertesi sabah/günü -
6 beide
(her) iki;ihr \beiden ikiniz;ihr habt \beide Recht ikiniz de haklısınız;wie geht es euch \beiden? ikiniz nasılsınız?;alle \beide (her) ikisi de;die \beiden anderen diğer ikisi;ihre \beiden Schwestern iki kız kardeşi;einer von \beiden ikisinden biri;keiner von \beiden ikisi de değil;wir \beide ikimiz (de);\beides ikisi de;\beide Mal her iki defasında, iki defasında da -
7 sonst
1) ( außerdem) ayrıca, başka;war \sonst noch jemand da? başka kimse var mıydı orada?;\sonst nichts başka bir şey yok;\sonst was ( fam) başka şey;\sonst noch Fragen? başka soru(nuz) var mı?;du bist doch \sonst nicht so normalen böyle değilsin ki;es ist alles wie \sonst her şey eskisi gibi;es war wie \sonst her zamanki gibiydi;mehr als \sonst normalden fazla4) ( andernfalls) yoksa, olmazsa, aksi hâlde, aksi takdirde, sonra;was/wer/wie denn \sonst? ( fam) yoksa ne/kim/nasıl?;sei pünktlich, \sonst gibt es Schelte! geç kalma, yoksa [o sonra] azar işitirsin!5) ( unbestimmt)\sonst wer ( fam) başka biri;er bildet sich ein, \sonst wer zu sein ( etwas Besonderes) kendini bir şey sanıyor -
8 alternative
iki siktan birini seçme olanagini gösteren, seçimli, diger, baska, seçenek, iki siktan biri, alternatif
См. также в других словарях:
başka biri — zm. Diğer bir kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırtıl — 1. is. 1) Çevresinde kertikler bulunan ve işlenecek parça üzerine bastırılarak bu kertiklerin izini parçaya basmaya yarayan çelik disk 2) Pulların veya metal paraların kenarındaki kertikleri oluşturan çıkıntılardan her biri Bu pulların… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Qaraei — Infobox Ethnic group http://www.rugreview.com/or95k1.jpg] caption = A Qaraei man group = Qaraei pop = ca. ? region1 = flagcountry|Iran pop1 = ? (est. ? of total) ref1 = region2 = flagcountry|Azerbaijan pop2 = ? ref2 = region3 = flagcountry|Turkey … Wikipedia
kolçak — is., ğı 1) Yalnız başparmağı ayrı, diğer dört parmağı bir örülmüş yün eldiven 2) Koltuk veya iskemlenin kol konacak parçası Pencerenin karşısında, kolçaklarından biri kopuk, sallanan iskemleye oturmuş, iki eliyle sağlam kolçağa sıkı sıkı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
GULAMİYE — Tar: Cizye ve diğer vergileri tahsil edenlerin topladıkları paraların hazine veznesine teslim edilişi esnasında cizye veya vergi harç pusulalarının her biri için kendilerine verilen tahsil âidatı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
GULÜVV — Ayaklanma. Taşkınlık. * Üşüşme. Hücum. Saldırış. * Edb: Mübalağanın son derecesi. Üçe ayrılan mübalağanın diğer iki derecesinden biri tebliğ, öteki iğraktır. Aşağıdaki parçada mübalağa gulüv derecesindedir: Gökler gürüldese, şimşekler çaksa… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TENKİH-ÜL MENAT — Menatın, yani illetin ayıklanması. Usul ü Fıkhın kıyas bahsine ait bir ıstılahtır. Kıyasın dört rüknünden biri olan illetin, diğer benzeri hususiyetlerden ayıklanmasıdır. Şöyle ki: Şâri (Allah C.C.) bir hükmü bir sebebe bina eder. Fakat o illetle … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İHTİYAT HAZİNESİ — Tar: Savaş ve diğer fevkalâde masraflara karşılık olmak üzere sarayda biriktirilen paralar. Gelirleri havass ı hümayun hâsılatı, ganimetlerin beşte biri ve başka hükümdarlardan gelen hediyelerdi. Buna iç hazine veya enderun hazinesi de denilirdi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ŞART — Bir kısım muamelelerde lüzumlu olan hüküm. Bir şeyin olması ona bağlı olan şey. * Kayıt. Bir iş için mutlaka lüzumlu olan husus. * Yemin. * Hal, vaziyet. * Gr: Biri diğerine bağlı olan iki cümle hakkında delâlet edilen; yâni mütevakkıf aleyhe… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük